Diğer gelişmiş ülkelere bakınca islam ülkelerinin neden geri kaldığını çok iyi anlıyorum. Biz adalet kavramını geride bırakmış milletleriz. Adaletin olmadığı yerde malesef her türlü sorunlar oluyor. Bir zamanlar insanlar tutuklanırken bunlar özel değil genel genel diye savcılık yapan başbakan kendi ayaklarına dolanınca fetönün terörist olduğunu gördüler. Halbuki sorumluluk gereği o zamanlar detaylı yaklaşılsa idi yada adalet mekanizması güçlendirilse idi bu sorunların çoğu olmazdı. Şu an yine aynı adalet yıpratılıyor. Onu güçlendirmek yerine kendi ellerine hakimiyet vermede kullanıyorlar. Hz Ömer’in şu hadisesi beni etkilemiştir. Hazreti Ömer (r.a.) hilâfeti zamaninda, 400 dirhem paraya muhtaç olmus ve bu parayi da Abdurrahman b. Avf hazretlerinden istemisti. Abdurrahman b. Avf hazretleri, Hazreti Ömer’e, para yerine su telkinde bulundu: — Ya Ömer! Parayi benden mi istiyorsun? Halbuki Beyt’ül Mal senin elindedir… Parayi oradan al, sonra iade edersin… Hayati, adalet timsali olan hazreti Ömer, Abdurrahman b. Avf hazretlerine su cevabi verdi: — Ya Abdurrahman! Parayi senden istiyorum… Zira bir emri ilahî vukuunda veya borcu ödeyememe gibi bir durumda seninle helâllasmak kolay olur. Ya mirasimdan bir miktar ayırtırım, yahut helâllaşiriz. Ama ben, bu borçlanmayı devlet hazinesine yaparsam, bütün Müslümanlarla helâllasmak lâzim gelir ki, bu da mümkün degildir. O takdirde, ne benim malim onu ödemeye kafi gelir, ne de sevabim, ahirette beni kurtarir. Bu kadar ağır bir yükün altına girmeye edemedim, ya Abdurrahman!
Peki sürülerimden bir koyun kaybolsa benden sorulur diyen Hz Ömer’den örnek veren devlet adamları adalet sistemi için ne yaptınız? Anca sizin hesap sisteminiz Ahmet amcamızın anlattığı bir hikaye vardı o gibi.
Tüm peygamberler çobanlık yapmışlardır. Sevgili peygamberimizde dahil hani her çoban sürüsünden mesuldür.
Çoban demek bir başkasının malını güdene çoban derler yani önündeki yaydığı sürüden sorumlu kimse çobandır.
Zamanın behrinde zatı muhteremin biri bir çoban tutmuş ve buna yüz koyun teslim etmiş ağa, fiyatta anlaşmışlar çoban almış gitmiş sürüyü.
Bir sene sonra elinde bir deri çıka gelmiş ağa yemek yiyor çoban sürünün halini hesabını şöyle anlatmış.
Efendim yağmur yağdı gök çatladı yetmiş ikisinin ödü patladı.
Önden gitti baş toklu arkasından gitti beş toklu,
Onunu verdim kasaba,
Onunuda katma hesaba kurt kaptı ikisini işte getirdim birisinin derisini diye çoban hesabı verince,
Ağada sofrada bulunan yoğurdu almış yoğurdun çanağını çobanın yüzüne fırlatınca çobanın yüzü bem beyaz olmuş.
Aga bakmış çobanın yüzüne demiş hesabı böyle üç kağıtcı ağızla doğru verenin yüzüde böle ak olur demiş.
İşte parmak hesabıyla hesap verilen sistemde maalesef yüzyıllar boyunca sömürülürüz efendim.